BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ – NİKOLAY GOGOL

47

Yeni bir kitap yazısından merhaba. Sizlere bir oturuşta okuyabileceğiniz 65 sayfalık trajikomik bir kitaptan bahsetmeye geldim. Önce yazardan bahsedelim, geleneği bozmayalım.

Nikolay Gogol, 1 nisan 1809’da, günümüzde Ukrayna topraklarında kalan Soroçintsı’da orta halli bir toprak sahibinin oğlu olarak dünyaya geldi. Rusça ve Ukraynaca şiirler yazan ve amatör olarak oyun yazarlığı yapan babasının etkisiyle bu iki dile de hakim bir çocukluk geçirdi. Nejinsk’te bir özel lisede eğitim aldı ve bu dönemde edebiyata ilgi duymaya başladı. 1828’de mezun olduktan sonra büyük umutlarla St. Petersburg’a yerleşti. Fakat müstear isimle yayımlattığı şiirleri yerden yere vurulduğunda elindeki tüm kopyaları yok etti ve bir daha şiir yazmadı. 1831 yılında Jukovski’nin yardımıyla Puşkin’in çevresine girdi. Yine aynı yıl, Ukrayna hayatına dair yazdığı hikayelerin ilk cildini yayımlayarak başarıya ulaştı. Sonraki yıllarda büyük bir enerjiyle pek çok eser yazdı ama asıl tanınması ‘Müfettiş’ adlı komediyle oldu. Rus bürokrasisine ayna tuttuğu için okları üzerine çeken Gogol, çareyi yurtdışına gitmekte buldu ve bu süreçte pek çok farklı ülkede yaşadı. Roma’dayken, arkadaşı Puşkin’in ölüm haberini almasıyla yıkıldı ve onun etkisiyle yazmakta olduğu ‘Ölü Canlar’ romanının ilk cildini tamamladı. Ardından yazdığı ‘Palto’ öyküsü ile Rus edebiyatında kendisine önemli bir yer edindi. Edebiyat çevrelerinde popülaritesi oldukça artan Gogol, hayatının son yıllarında dindar bir kimliğe büründü ve Kudüs’e hac ziyaretinde gitti. 1852 yılında derin bir bunalıma girerek Ölü Canlar’ın ikinci cildini yaktı. Yemek yemeyi reddeden ve son günlerini büyük acılar içinde geçiren Gogol, 4 mart 1852’de Moskova’da öldü. Naaşı 1931’de Novodeviçye Mezarlığı’na nakledildi. (Kitaptan alıntıdır.)

Yazarı tanıdığımıza göre şimdi kitabın arkasından başlayarak kitabı konuşabiliriz.

“Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Gogol Bir Delinin Hatıra Defteri’nde, aşık olduğu kızın bir aristokrat ile evleneceğini öğrendiğinde hayatla bağlantısı kopma noktasına gelen bir adamın deliliğe teslim oluşunu anlatır. Trajikomik olaylara yol açan Rus hiyerarşisinin çürümüşlüğünü ve sınıf ayrımının toplumu ezen baskısını ele alırken, bir yandan da hayatta kendine bir yer bulmaya çalışan insanın umutsuz arayışını ortaya koyar.

Keskin bir ironi ve gözlem yeteneğiyle yazılmış ve okuyucuyu omuzlarından tutup sarsacak bu eseri, Uğur Büke’nin özenli çevirisiyle sunuyoruz. “

Şimdi kendi yorumlarıma geçersek kitabı başta dediğim gibi bir oturuşta okudum. 65 sayfaydı ve günlük tarzında olduğu için oldukça akıcı ve sade bir anlatımı vardı. Kaç saatte okudum onu bile anlamadım öyle hızlı aktı gitti. Yanında çalıştığı adamın kızına aşık olan adamın, kızın kiminle evleneceğini öğrenince derin bir üzüntü duyup kendini bir anda bambaşka biri olarak görmesini anlatıyor. Adam bir ara o kadar kendisini kaybediyor ki tarihleri bile yazamaz oluyor. Kısacık ama insanı tuhaf hissettiren bir öykü bence. Mesela ben adamın normal mi olduğunu, gerçeği mi söylediğini düşündüm bazı cümlelerde. Sonra dikkat edince anormallik olduğunu anladım. Sizce sonunda adama ne oldu? Düzeldi mi? Tedavi oldu mu? Kıza kavuştu mu? Bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız hemen bu kitabı okumalısınız.

Her kitap yazımdaki gibi bunda da sonunu söylemeyeceğim, sır ama ben biraz şaşırdım doğrusu. Siz acaba okuyunca nasıl hissedeceksiniz? Okuyunca mutlaka bana dönüş yapmayı unutmayın, kitaplar hakkında sohbet etmeye bayılırım.

Önceki İçerikTÜBİTAK 4006 BİLİM FUARI DESTEKLEME PROGRAMI HAZIRLIĞIMIZ VE BİLİM FUARI
Sonraki İçerikİTÜ ROBOT OLİMPİYATLARI 2024
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?