SADAKAT

1516

Bu günlerde çok dilde olan bir kelime ‘sadakat’. Sadakat nedir? Sadık insan kime deriz? Ya da şöyle bakalım sadakatsiz kimdir?

Bir dizi sayesinde herkesin hatırladığı ama hala yanlış yorumladığı bir sözcük. Bir ders videosunda hoca diyor ki:” Evlenecek olan iki kişinin birbirine sadakat borcu, yükümlülüğü vardır.” Yani o iki kişinin birbirine sadık olması gerekir. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Sadık olmayan biriyle ne kadar yaşardınız ya da yaşar mıydınız? İşte burada herkes çok keskin konuşmaya başlıyor. “Asla…” “Aldatılacak kadın/erkek miyim ben?” “Beni aldatacak kişi anasından doğmadı.” “Beni aldatanın alnını karışlarım.” Bu yorumlar sürer gider. Ama insanlar şunu fark edemiyor, aldatan kişi sadece kendisini aldatır. Ne seni ne beni ne de bir başkasını değil. Ayrıca bu aldatılma olayı da kimsenin güzelliğine, dürüstlüğüne veya sevgisine bakmıyor. Aldatan kişinin genelde çocukluğunda yaşadığı bir sebepten dolayı yaptığı bir şey diyebiliriz kısaca. Belki küçükken yeterli sevgi görmedi, belki ailesi onu kabullenmedi ilgi göstermedi, belki de büyürken hep çok çirkin hissettirildi. Tabii ki doğru veya savunulabilir bir şey demiyorum ama kısaca bu şekilde bir tanım yapabiliriz.

Bir de bu sadakatsizliği sadece karşı cinsle aldatma olarak düşünmeyin; yalan söylemek olabilir, yüzünüze farklı arkanızdan farklı konuşulma(iki yüzlülük) olabilir. Tek ayak üzerinde kırk yalan söylemek tam bu kişilere uygun bir deyim oluyor. Hiçbir sözüne inanılmaması gereken bir insan türüdür. Açıkçası en çok sakındığım insanlardır. Çünkü şuna inanırım; size başka biri hakkında sallayan kişi, başka birine de sizin hakkınızda sallar. Sallar kelimesi ile demek istediğim, olur olmaz şeyler anlatıp gerçek veya yalan olduğunu fark edemeyeceğiniz birçok şey anlatmasıdır. “Sen benim dostumsun/yakın arkadaşımsın/kardeşimsin ondan anlatıyorum ama başkasına lafını ettirmem.” Bu cümledeki gizli cümleyi fark ettiniz mi? Kimseye lafını ettirmem ama ben ederim. Belki kötü niyetli olduğumu düşüneceksiniz bu kısmı okuyunca ama ben tedbirli olmanın her zaman daha iyi olduğunu düşünürüm. Bir adımı atmadan önce olasılıkları hesaplarım ona göre adım atarım. Çok şükür ki bu özelliğim birçok durumdan az zararla kurtulmamı sağladı. Tabii bunun bir de şu kısmı var: bazı insanlar bunun gereksiz bir teferruat olduğunu düşünür ve zaman kaybı olarak görür. Ama bence bu belki de aldatılmadan gerçekleri görmenizi sağlayabilir.

Aldatılmak bu kadar kötü mü tedbirli oluyoruz, demeyin. Açıkçası şunu diyebilirim, özellikle benim gibi nadiren insanlara güvenip içinizi açıyorsanız evet oldukça büyük bir iz bırakıyor. Ama hayatın sonu değil. Bu yaşıma kadar birçok kez insanlar tarafından aldatıldım, salak yerine konuldum. Bunun farkına varınca üzüldüm evet ama öyle olmadığımı biliyorum. Sonra anladım ki aldatmak sadece insanın kendisine yapabileceği bir şeymiş. Ben aldatılınca hiçbir şey kaybetmediğimi gördüm, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta bir zaman sonra hep şunu dedim: “Ya Rabbim sana binlerce şükürler olsun daha büyük bir felaket olmadan beni ondan kurtardığın için, gözümü açtığın için. Ve yine şükürler olsun ki onun/onlar gibi olmadığım için. “ Gerçekten bunu anlıyorsunuz. Çevrenizdeki insanlar bunu belki hemen göremez, anlamaz. “Yazıkk aldatılmış.” “Ne safmış/salakmış, görmemiş.” Yorumlarında bulunup kendilerince sizi aşağılık bir insanmış, ezikmiş gibi görürler. Belki onlarda aynı şeyi yaşıyorlar haberleri yok. Böyle bir durumda ne yapardım söyleyeyim mi? Her zaman dediğim gibi: “Arkamdan konuşulduğuna göre, konuşanlar arkamda kalmış. Ben benimle birlikte yürüyenleri ya da önümdekileri dikkate alırım.” Size de tavsiyem bu olur. Milletin ağzı torba değil ki bükesiniz. Onlara karşı üç maymunu oynayın. Görmeyin, duymayın, bilmeyin.

Bir de şu yönü var: aldatan kişileri daha yüce gören bazı cahil kesim var. Yüce derken daha akıllı, kurnaz veya zeki olduğunun sanılması. Bu insanlarla da laf yarışına girmemenizi hatta hiiçç cevap vermemenizi tavsiye ederim. Ne demiş Mevlana Celaleddin-i Rumi: “Cahille girme münakaşaya ya sinirini zıplatır ya da yazık olur adabına.” Bunu unutmamanızı öneririm. Sadık olun, sadakatli olun. Çevrenizin sadık insanlarla dolu olmasını ve kötü anılarınızın yerini en güzelleriyle doldurabilmenizi dilerim.

Önceki İçerikALGORİTMA NEDİR? AKIŞ ŞEMASI NASIL KULLANILIR?
Sonraki İçerikSİBER GÜVENLİK EĞİTİMİNE GİTTİM
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?