Genelde gülen ve gülerek tepki veren bir insan olduğum için insanlar hep mutlu olduğumu, mutsuz bir an yaşamadığımı, üzülmediğimi düşünüyorlar. Gerçek ne? Tabii ki bende insanım ve duygularım var. Hatta şunu diyebilirim, ben duygularını doruklarda yaşayan biriyim. Mesela çok sevinçli bir haber alırsam nerede olursam olayım çığlık çığlığa zıplayarak sevinirim. Dans eder şarkı söylerim. Bir de mutsuzluğumu düşünün.
Öncelikle mutsuz olmayı yani üzüntü, hüzün, sinir gibi duyguları hissetmeyi sevmiyorum. Bundan dolayı da kendimi düzeltmeye yani hemen mutlu olmaya, kendimi mutlu etmeye çalışıyorum. Çünkü insan mutsuzken mutlu olduğu zamandan daha çok dengesiz oluyor ve karşısındaki insanı çok umursamıyor. Kırıp döküyor, incitiyor. Ben bunları yapınca birkaç saniye içerisinde vicdan azabı çekmeye başlıyorum. Hiçbir insan senin mutsuzluğun yüzünden mutsuz olmak zorunda değil. Ama bu duygular öyleymiş gibi hissettiriyor. Bundan dolayı mutlu gördüğümüz her insanı mutsuz etmeye çalışıyoruz. Ben yapmıyorum demeyin, hepimiz yapıyoruz. Bende bunu minimum seviyeye indirmek için kendimi sakinleştirmeye ve tekrar mutlu olmaya çalışıyorum. Neler yapıyorum? Sinirliyken sakinleşmek için yaptıklarımı https://www.ireminpenceresinden.com/sakinlesme-tavsiyeleri/ yazımda belirtmiştim. Biraz da üzgün veya mutsuzken neler yaptığımdan bahsedeyim.
Beni her daim mutlu edecek faaliyetleri düşünüyorum. Dans etmek… Hemen bir şarkı açıyorum. Bağıra çağıra söyleyerek dans ediyorum. Bazen bir zumba videosu açıp zıplayıp hopluyorum. Yani vücudumun mutluluk hormonu salgılamasına destek oluyorum. Daha sonra bulduğum tüm çikolataları alıp en sevdiğimden yemeye başlıyorum. Yok sivilce çıkartıyormuş, yok kalorisine bakacakmışım, yok yağ oranını arttırıyormuş. Hiçbirini umursamıyorum ve canım ne kadar istiyorsa yiyorum. Bunlar yetmezse muz yiyorum. Bilmiyorsanız söyleyeyim muz mutluluk hormonu salgılanmasına destek oluyor. Ama fazla muz yememenizi tavsiye ederim, bağırsak problemi yaşayabilirsiniz. Bunlar yetmediği zaman elime sevdiğim bir kitabı alıp sakin müzikler eşliğinde okuyorum. Sizlerde size en iyi gelen şeyi düşünüp imkanınız varsa tüm işlerinizi bırakın ve bunu yapın. Yemek yapmak olabilir, resim çizmek olabilir, yürüyüş yapmak olabilir, temizlik yapmak olabilir, film izlemek olabilir, spor yapmak olabilir, makyaj yapmak olabilir. En sevdiğiniz tatlıyı yapabilirsiniz veya dışarıdan söyleyebilirsiniz. Arkadaşlarınızla kızlar/erkekler gecesi yapabilirsiniz. Oyun oynayabilirsiniz. En sevdiğiniz kıyafetleri seçip kendinize defile yapabilirsiniz. Size iyi geleceğini düşündüğünüz bir aktivite olması yeterli. Kim ne düşünür demeyin ve sadece kendinizi düşünün. Böyle durumlarda başkalarını kırmaktansa bencil olmayı tercih ederim. Kötü düşünceyi beyninizden atmak veya yön değiştirmek genelde iyi olur.
Bunları boşken ve müsaitken yaparız, peki oradan ayrılma durumunuz yoksa ne yapabilirsiniz? Olabiliyor, iş yerinizde veya okulunuzda otururken kötü bir haber alabiliyorsunuz ya da can sıkıcı bir olay yaşayıp kırılabiliyorsunuz. Kırıldığınızı veya üzgün olduğunuzu belli etmek istemiyorsanız hemen başka şeyler, mutlu anılarınızı düşünün. Güzel videolar izleyin. Ama belli ederim gerek yok maskelemeye diyorsanız yine sizin tercihiniz.
Şunu da belirtmek isterim, başta dediğim gibi mutsuz durumları sevmiyorum ama bazen yaşamamız gerekiyor. Gerçekten üzüldüğümüzde hüngür hüngür ağlamak gerekiyor. Ben herkesin içinde ağlayamıyorum, yalnızken ağlayabiliyorum. Hatta oda arkadaşım hatırlar, ben çıkayım sen rahat rahat ağla içini boşalt derdi. Ağladıktan sonra bir rahatlama hissedersiniz. O his, sizin mutluluk hormonunuz salgılanmaya başladığı için olur. Bende bunu ilk duyduğumda şaşırmıştım ama doğruymuş. Ayrıca bazı hisleri bastırmak, içe atmak, bilinçaltına atmak iyi değildir. O anki üzüntünüzü, kırgınlığınızı ağlayarak atmanız hem psikolojik hem de fiziksel sağlığınız için iyi olacaktır. Psikolojik olarak şunu diyebilirim, bilinçaltınıza attığınız şeyler daha kötü olarak ortaya çıkar. Uykuda sayıklamalar, insanlara karşı nedensiz güvensizlik gibi psikolojik problemlere neden olabilir. Fiziksel olarak bakarsak da tüm hastalıklara sebep olan bir neden stres/sıkıntıdır. Üzüntü ve kafaya takmak da neden olabiliyor. Rahmetli halamın beyninde tümör vardı, bir kontrolüne birlikte gitmiştik. Nöroloğu aynen şunu dedi: ”Kafana hiçbir şeyi takma. Canın mı sıkıldı, bağır çağır ağla ama içine atma.” Rabbim kimseye vermesin, böyle durumlar da olabiliyor. Bu yüzden bazen anı yaşayın. Ağlayın, bağırın çağırın. Hatta boş bir alana gidip -bir dağ, ova, dere kenarı olabilir- içinizden geldiği gibi bağırıp çağırabilirsiniz. Ama başta dediğim gibi duruma ve kişilere dikkat edin. Gerçekten sinirlenecek bir şey var mı, karşınızdaki kişiyi kırmaya değer mi? Hayır diyorsanız kırmayın, üzmeyin. Kendinizi de kırıp üzmeyin. Unutun gitsin. Her daim mutlu olmakta her daim mutsuz, melankolik olmak da sağlıklı değil, unutmayın. Ama duygu da sizin duygunuz, ister yaşayın ister maskeleyin. Son olarak şunu demek istiyorum, my life my rules.








