BU YAŞIMA KADAR BAKTIĞIM HAYVANLAR

1657

Hayvanları çok severim. Ailemde imkanlar dahilinde hayvan bakmamıza izin verdiler. Kronolojik sıraya göre anımsamak istiyorum.

İlkokulda iken yavru bir kuşumuz olmuştu. Minicik, mavi-beyaz renkliydi. Dişiydi. Bir tanıdığımızdan almışlardı. Çok tatlıydı, kafeste duruyordu. Sanırım muhabbet kuşuydu. Biz okula gider gelirdik, o evde annemle kafesinde kalırdı. Arada kafesten çıkarırdık ama korkardık. Kimsenin dokunmasına izin vermezdik. Kafesini temizlerdik, yemine suyuna bakardık. Çok da severdik. Ama dişi olduğu için belli bir süre sonra üreme vakti geldi. Erkek kuş aradık. Yan komşumuzda varmış. Bize verdiler kuşlarını birkaç günlüğüne. Sonra kuşu geri verdik. Birkaç gün sonra bizim kuşumuz yumurtladı. Biz yumurtlamadan önce onun kafesine ahşaptan minik bir kuş yuvası eklemiştik. Yumurtaları onun içindeydi. Anne kuş hep yumurtaların başında bekliyordu. O zaman çocuk aklı kaç ayda yavru oluşur, ne zaman çıkar bilmiyorum. Ama fark ettim ki bir süre sonra kuş yememeye/içmemeye başladı. Bir sabah hatırladığım üç yumurtasından biri kırılmıştı ama içinden bir şey akmamıştı, boştu. Belli bir süre kuşun hiç sesi çıkmamaya başladı. Okuldan geldiğimizde kafese baktık, boştu. Annem öldüğünü, yumurtaları boş olunca dayanamadığını, yemeyi/içmeyi kesip intihar ettiğini söyledi. Kuş da olsa annelik içgüdüsü varmış demek ki. Annemde biz görmeyelim diye gelmeden önce gömmüş sanırım. Çok üzüldük.

Kuştan sonra balık almaya karar verdik. Ve hatırladığım kadarıyla bir sürü balık baktık. Yirmiye yakın balık bakmışızdır. Balık bakmanın en kötü yanı eline alıp sevemiyorsun, uzaktan uzaktan bakışarak sevgini hissettiriyorsun. Ben akvaryumun camına elimi koyup sevdiğimi düşünürdüm. Onların oynayışı bile hoşuma giderdi. Akvaryumu süslerdik. Renkli taşlar, deniz kabukları doldururduk. Motorunu temizlerdik. Ama maalesef balıklar çok uzun ömürlü olmuyor. En fazla 6 yıl yaşadı bizimkiler. Ara ara alıp hala balık bakıyoruz.

Ortaokul zamanlarımda pazarda renkli civciv satılırdı. Çok iyi hatırlıyorum çünkü hep pazarda annem beni kaybedince o tezgahta bulurdu. Onları severdim. Birinde karar verdik, kardeşlerim ve bende alacaktım. Biz civcivleri aldık. Büyük babam tavuk bakar, onlar boyandığı için çok yaşamaz kızım kimyasaldan dedi. Olsun elimden geldiğince yaşatacaktım. Bu arayı tam hatırlayamıyorum ama civcivler biz anneannemlere giderken sanırım arkada kolidelerdi. Koliyi bol bol deldik yem-su koyduk. Sorun çıkmayacaktı. Sonra markete inip arabayı kilitlemişiz. Kaç saat markette kaldıysak arabaya döndüğümüzde civcivler bir hoş olmuştu. Su verdik felan ama çok yaşamadılar. Benimki sarı renkti. Kaç saat boyunca ağlamıştım.

Ben lise 1. Sınıftayken anneannemlerle birlikte yaşıyordum. Anneannemler ve en küçük teyzem altlı üstlü iki katlı müstakil bir evde yaşıyorlar. Bende bir teyzemde bir anneannemde kalıyordum. En küçük teyzem evli, o zamanlar kızı anaokuluna gidiyordu. Bir gün eniştemin köyüne giderlerken teyzem beni de götürdü. Ben köy hayatını benimsemiş biri değilim, böcekten de çok korkarım. Neyse köyde eniştemin ailesinin bir sürü hayvanı var. Eniştemin en küçük kardeşi de tavşan çiftleştirip satıyormuş. Tavşanlarda bir doğumda bir sürü yavru dünyaya getiriyorlarmış. Bende o zaman öğrenmiştim. Kuzenim küçük, anne bizde alalım diye tutturdu. Benim tanımadığım bir ev, istesem de söylemem zaten. Teyzem bana sende ister misin diye sordu. Neden olmasın dedim. Avuç içi kadardı yavrular. Benimki erkekti, kuzeniminki dişi. Eve götürdük. Anneannem şok oldu. Ben hayvanlardan çok korkan bir insanım ama tavşandan korkmamıştım. Sonra eniştem boş bir sandıktan yuva yaptı, üstüne de kediler kapmasın diye tel çekti. Tavşanlarımız için birkaç yaprak koyup teli kapattık. Sabah okula giderken fark ettim ki benim tavşanım kafeste yoktu. Ama servise geç kalmamak için çıkmıştım. Eve döndüğümde öğrendim ki acıkıp yan bahçeye dadanmış. Aynı benim gibi fırlamaymış. Ama ben gelince hisseder gibi bacağıma çıkıp yatardı. Anneannemlerin bahçesinde de çeşit çeşit bitki-ağaç var. Ben tabi bilmiyorum hangisi zararlı hepsinden verdim. O da anlamamış demek ki hepsini yedi. Sabah okula giderken baktım, kafesinde yatıyordu. Okuldan geldim ki yok. Anneanneme sordum, ölmüş dedi. Meğer tüylü yaprak verilmezmiş. Kimse bana söylememişti. Ne kadar çok ağladım, kaç gün rüyamda o minik tavşanı gördüm size anlatamam.

Bana bu acı tecrübeler çok önemli bir şeyi öğretti: Bir işi yapacaksan en küçük ayrıntısına kadar bakıp yap. Hele ki bu bir cana yoldaş olmaksa bol bol oku, sevgiyle yaklaş. Bir de benim gibi çok bağlanmayın. Üzülen siz oluyorsunuz çünkü maalesef hiçbir hayvan insanlar kadar uzun yaşayamıyor.

Önceki İçerikÇOK OKUL DEĞİŞTİRMENİN HAYATIMA ETKİLERİ
Sonraki İçerikSAÇLARIMIZ GÜRLEŞSİN
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?