Yeni bir gezi yazısından herkese merhaba. Mini tatilleri çok seviyorum ve yeni yılın ilk günlerinde bir Şanlıurfa gezisi yapayım dedim. Neden kış günü dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü Şanlıurfa çok sıcak bir yer ve ben sıcağa gelemiyorum, kışın da gezilemeyecek kadar soğuk olmadığını düşündüm. Haklıymışım 😀 Canım arkadaşlarımda gel biz planı yaparız dediler. Şimdi sizlere de 2 günde gezebileceğiniz yerlerden bahsedeceğim.
İlk gün Göbeklitepe’den başladı turumuz. Araçla gidilebilecek mesafede, şehirden biraz uzak. Aracınızı da belli bir noktada bırakıyorsunuz. Hediyelik eşya bölümü var ve oradan bilet alıyorsunuz. Müzekart geçiyor. Sonra kapalı müze kısmına geçiyorsunuz. Göbeklitepe’de bulunmuş birkaç eser ve buranın bulunmasında katkısı olan insanlardan bahsediliyor. İçeriye doğru devam ettiğinizde tanıtım animasyonunu izleyebiliyorsunuz. Animasyonu izledikten sonra bir alana geçtik. Göbeklitepe’nin oluşumunu anlatan bir animasyon yapmışlar ama kameralar, ses sistemi vs. ile 3 boyutlu gibi hazırlamışlar. Yaklaşık 5 dakikaydı ama efsaneydi, bayıldım. Dünya ile bağım kesildi sanki o an. Sonra kapalı alandan çıkıp biraz yürüdük. Servisle Göbeklitepe’nin olduğu alana gittik. O taşlar, üzerlerindeki semboller çok muazzamdı. Baya inceledik, çevresinde yürüdük. Hala kazılar yapılıyordu, alanlar açılmıştı. Birden önümüzden siyah bir şey geçti. Fare sandım ama tavşanmış, çok tatlıydı. Yürüyüş alanı da güzeldi.
Oradan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesine gittik. Müze Urfa’nın merkezi denilebilecek bir konumdaydı. Müzekart geçiyordu. Müze dizaynı çok güzeldi. Eserlerin dizaynı Paleolitik çağdan başlayarak günümüze doğru geliyordu. Yaklaşık 10.000 eser bulunuyordu. Müze gezmeyi nasıl sevdiğimi bilen arkadaşlarım beni cennete götürmüş gibi hissettim. En çok ilgimi çeken kısmı dikitlerdeki büyülerdi. Yaklaşık 2 saat gezdik. Ne kadar büyük, siz tahmin edin.
Müzeden çıkınca hemen karşısındaki Kızılkoyun Nekropolüne geçtik. Giriş ücretsizdi. Mağara evler ve mezarlar vardı. Şansımıza orayı anlatan animasyonu izleyemedik, projeksiyon bozuktu. Ama gezerken çok eğlendik. Akşam ışıkları da yaktılar. Ortam muazzamdı ve akustiği çok iyiydi. Bir ara arkadaşlarım şarkı söylemeye başladı. Bazılarında odadan odaya geçiş bile vardı. Burası gecekondular yıkılınca bulunmuş. Düşünsenize eviniz yıkılıyor, altından milyonlarca yıl önce kullanılmış ev tipi mağaralar çıkıyor 😀
Bu gezi bizi acıktırdı. Akşam yemeği için orada ünlü olan bir restorana gittik. Gidince fark ettim ki sıra geceleri de modernleşmiş 😀 İnsanlar masada oturuyordu. Sıra gecesindeki diğer her şey aynıydı. Danslar, şarkılar, çiğköfte yoğurulması…
Günü bitirmeden Şanlıurfa’ya bir de gece bakalım diye Şanlıurfa Kalesi’ne çıktık. O zaman fark ettim gerçekten büyük bir şehir. Kalenin yaz akşamları serin ve güzel bir ortam olduğuna eminim.
İlk günü böyle tamamladık. İkinci gün rotamıza Hz. Eyüp’ün Sabır Makamı’ndan başladık. Hz. Eyüp’ün deri hastalığı yaşarken dualar ettiği yerdi. Buraya girişler de ücretsizdi. Ancak burada kadın erkek saati vardı. Biz gittiğimizde de kadın saati bitmek üzereydi, rica edince hemen girdik. Ayakkabılarınızı çıkarıp dar bir merdivenden iniyorsunuz. Hz. Eyüp’ün yattığı yer camla kapatılmış. Siz yukarıdan pencereden bakıyorsunuz. Bizde hızlıca baktık, duamızı ettik. Dışarda da şifalı olduğuna inanılan bir su akıyordu. Ondan bol bol içtik.
Gezimize Şanlıurfa Mozaik Müzesi ile devam ettik. Arkeoloji Müzesi’nin yanındaydı. Girişte Müzekart geçiyordu. Gezdiğim müzelerden farklı bir yürüyüş alanı vardı. Şöyle anlatayım, yürüyüş alanını cam yapmışlar ve belli bir yolu takip ediyorsunuz. Aynı zamanda mozaikleri hem toprağın üzerine yerleştirdikleri için hem de yol cam olduğu için sanki o zamanlarda geziyormuş gibi hissediyorsunuz. Tüm mozaiklerin yanında da açıklaması ve nereden bulunduğu yazıyordu. Gezdiğim en güzel müzelerden biriydi.
Müzeden çıkınca Balıklıgöl’e gittik. Konum olarak birbirlerine yakınlardı. Balıklıgöl’ü bilmeyen var mıdır? Kısaca bahsetmek gerekirse efsanelere göre zalim kral Nemrut Hz.İbrahim’i çarmığa gerip ateşe atacaktı. Ateşe attığı sıra ateş birden su, Hz.İbrahim balığa dönüştü. O zamandan beri Balıklıgöl vardır. Bizde ziyaret ettik. Gittiğimiz alanlardan en kalabalık olanıydı. Mimarisi çok güzeldi. Etrafında gezilecek daha bir sürü yer vardı. Mesela Mevlid-i Halil Cami’ye gittik ama o kadar kalabalıktı ki giremedik. Sonra Şanlıurfa’da dibek kahvesi içilir dediler, bizde tadına baktık. Biraz gezip alışveriş yaptık.
Bu iki gün benim için harika bir geziydi. Tarihi ve kültürel gezilere bayılıyorum. Sevgili arkadaşlarımda çok güzel bir plan yapmış. Gezerken kendimizi sürekli ‘Ya burası nasıl bir şehir, her köşesinden tarih akıyor.’ derken bulduk. Çünkü müzelerde yakın zamanda bulunmuş çok eser vardı, Göbeklitepe’de kazı alanları bulunuyordu. Böyle alanlara merakı olan herkesin görmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Ayrıca bu gezimde bana eşlik eden sevgili arkadaşlarıma da tekrar çok teşekkür ederim <3 Yazıda belirttiğim yerlerin görsellerini merak ederseniz sosyal medya hesaplarıma beklerim. Bir sonraki gezi yazımda görüşmek üzere 🙂








